Semptomatik hareketler, benliğin zihinde etkinlikte bulunan türlü kuvvetleri uyumulu biçimde bir bütün haline getirememesinin sonucunda ortaya çıkarlar. Semptomatik hareketler sadece beklenen ya da niyetlenilen başka bir eylemin yerini alan, kendi içinde normal eylemlerdir ve her semptomati hareketin kendi başına bir anlamı vardır.
Aslında kazadan ziyade sakarlık olarak adlandırabileceğimiz bu durumlar çoğunlukla kişinin kendisinden de saklaması gereken arzularını gerçekleştirmek için kullanılırlar.
Bilinçdışı niyet kendisini tesadüfi bir sakarlığın, daha ağır durumlarda tesadüfi bir kazanın arkasına saklar. Eşyaları düşürme, bozma, kırma da aynı amaca hizmet edebilir. Evimizdeki yardımcımız, bilinçdışında bize ne kadar öfke duyuyorsa o kadar çok vazoyu, bibloyu, tabağı, bardağı, fincanı sakarlıkla elinden düşürür.
Bir insanın dikkatsiz ya da unutkan davranışlar göstermesi olarak tanımlanan dalgınlık da sakarlığın kan kardeşidir. Dalgınlık ve sakarlıklar kendilerini aşağıdaki örneklerdeki vb. şekillerde bağımsız olarak gösterebilirler;
Çay kahve ikram ederken üzerimize dökenler,
Gittikleri misafirlikte sigara içerken yeni alınmış halıyı, evin tülünü yakanlar,
Çay yerine kahve getirenler,
Sigara yakarken saçınızı bıyığınızı yakanlar,
Yani bir yandan dostça olmayan niyetlerini dışavurular, diğer yandan bu niyetlerine karşı savunma oluştururlar.
Dalgınlık ve sakarlıklarımız, bilinçdışı öfkeyi doğrudan kendine yansıtarak da gösterebilirler;
Erkek arkadaşını ararken yanlış numarayı arayan genç kız,
Yemek yerken sürekli üstünü kirleten beyefendi,
Soğan doğrarken elini kesen hanımefendi,
Yolda yürürken sık sık ayağı burkulan hanımefendi,
İşe yetişmeye çalışırken düşüp bacağını kıran hanımefendi….
Tüm bu yukarıda okuduklarınız “Kendini Gizleyen İnsan” kitabından alıntı olup, kendini kendinden daha fazla gizlemek istemeyenler için şiddetle önerilir!