Uyku Eski Yunan mitolojisi anlatılarına göre Hypnos adındaki tanrıça tarafından yönetilmektedir. Aynı niteliklere sahip tanrıçanın Roma kültüründeki karşılığı Tanrıça Somnus’tur. Hypnos ölüm tanrıçası olan Thanatos’un kardeşidir ve anlatılara göre Yunan adalarından birinde bir mağarada yaşamaktadır. Anlatılar bu mağaranın unutkanlık nedeniyle suların altında kaldığını rivayet etmektedir. Morpheus, Phobetor ve Phantasos Hypnos’un oğullarıdır ve oğullar uykuda görülen rüya ve fantezileri temsil etmektedir. Bütün bu mitolojik adlandırmalar günümüzde uyku ile ilişkili terminolojiye dönüşmüştür.
Uykunun karşıtı olan uykusuzluk tıp dilinde “insomnia” olarak adlandırılmaktadır. Toplumsal yaygınlık oranlarına bakıldığında erişkin nüfusun %20’nin uykusuzluk yakınmaları bildirdiği görülmektedir. Toplumun %18’i uykuyu sürdürmede güçlük, %11’i sabah uyanmada güçlük, %9’u ise dinlendirici olmayan uykudan yakınmaktadır. Altı saat ve altında uyku süresine sahip olanların ortalaması %8,4’tür. Ancak kısa uyku olarak tanımlanan, altı saat ve altındaki uyku süresi ancak kısa uyku uyuyan birey bu durumdan şikayetçi ise örneğin yorgun uyandığından söz ediyor ise uyku sorunu olarak tanımlanmaktadır.
Uykusuzluğa dair sorunlar genel anlamda kadınlarda daha fazla görülmekte olup, pre-menstürel dönem, hamilelik, emzirme ve menopoz dönemlerinde uykusuzluk yakınmaları artmaktadır.
Uykusuzluğun pekçok nedeninden başlıcaları; biyolojik sebepler, kalıtım, uyarıcı etkisi olan ilaç ve/veya madde kullanmak (örn; kafein), bağımlılık yapıcı maddeler, beklenti anksiyetesi, sorgulayıcı kişilik yapısı, yaşam tarzı, uyku hijyenine özen göstermeme, ağrı yaşantıları ve gece nöbetlerinde çalışma başta gelmektedir. Uykusuzluk birincil ve ikincil uykusuzluk olarak ikiye ayrılmaktadır. Ruhsal ve/veya fiziksel bir hastalığa bağlı gelişen uykusuzluk durumu birincil uykusuzluk olarak adlandırılırken madde etkisine bağlı gelişen uykusuzluk ikincil uykusuzluk olarak değerlendirilmektedir. Sebebi ne olursa olsun yalnızca uykusuzluk yakınmasının bildirilmesi tanı konulması için yeterli olmayıp; bu durumun kişinin yaşamını ve günlük işlevselliğini olumsuz etkilemesi, mesleki ve sosyal işlevselliğini bozması ve en az bir ay boyunca süregelmesi beklenmektedir.