Sarılmak

Bebekler anne karnındaki son dönemlerinde rahat hareket edecek alan bulamazlar ve rahim duvarlarının bedenleri üzerindeki baskısına alışırlar. Özellikle doğumdan önceki son günlerde karın için alanları o kadar daralır ki rahim duvarlarının baskısı beden hafızalarında belirgin bir yer edinir. Her arzunun anında giderildiği sonsuz koruma ve optimum koşullar sağlayan anne karnına dair son deneyim de yine deri üzerindeki bu yaygın basınç duygusudur.

Yeni doğmuş bebekler birçoğu alışık olmadıkları genişlikte “özgür hareket” alanlarıyla karşılaşınca, aslında “yabancı” olanla, güven duygusunun yokluğuyla karşılaşırlar ve bu bebeklerin birçoğu bu yabancıya korku ile yanıt verir. İşte tam bu noktada doğumdan sonraki süreçte kültürel birtakım geleneklere baktığımızda rahim duvarı benzeri pratiklerle karşılaşırız. Bu örneklerin ilk akla gelene bebeğin tüm bedenin sıcak ve yumuşak bir kumaş ile sarılması yolu ile ikame bir rahim içi yaşantı sunan kundaklamadır. Bir diğer rahim içi yaşantı ikamesi anne kucağıdır. Ağlayan bebek kucağa alınır, kollarla sarılır ve göğse bastırılırak sakinleştirilir.

Yetişkinin rahim içi yaşantısı da sarılmaktır. Sarılmanın bize su götürmez bir güven ve rahatlama duygusu vermesi bilinçdışı anne karnı yaşantılarını anımsatmasındandır. edilirse sarılmanın iri bir insan yavrusu için benzer bir anne kucağı işlevi gördüğünü fark edilecektir. Ötekine sarıldığımız vakit tensel bir sıcaklık ve baskı duyumu almakla birlikte ötekinin kalp atışlarının hissine ve sesine de yakınlaşırız.

Sarılma eyleminin hemen öncesi de incelenmeye değerdir. Genellikle şiddetli bir üzüntü, korku, kaygı vb. olumsuz duygular duygular yaşamanın akabininde sarılırız. Aslında bu duyguların şiddetli formları, bir baş edilemezlik hissiyle kolkoladır. Zaten başedilemezlik algısının olduğu noktada bu duyguları şiddetli olarak nitelendiririz. İşte bu başedilemezlik iri bir insan yavrusu olan biz yetişkinlere minik bir insan yavrusu iken karşı karşıya kaldığımız ilk gerçeğimiz ve ilk acımız olan “eksikliğe” götürür. Eksikliğe dair farkındalıktır aslında bize ötekini aratan ve ötekine “diğer yarım” dedirten.

Diğer bir yarımız var ise onu birgün bulup tam olma, tüm olma ve tümgüçlü olma ihtimalimiz de pekala vardır. İşte sarılma eylemi anne ile olan kaynaşmanın verdiği yanılgı olan tümgüçlülüğün küçük bir yansımasıdır “anlık bir tümgüçlülük” ilüzyonudur. Tümgüçlü isem, herşeye kadir isem, istediklerim var istemediklerimin yok olmasını sağlayabileceksem, korkmaya kaygılanmaya artık gerek kalmamıştır.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *