Aldatıldığımızda depresyona girmeyiz. Aldatıldığımızda ras reaksiyonları gösteririz, her aldatılma bir yas sürecini beraberinde getirir. Bu dile de yansır, yansıma bazen doğrudan”Sen benim için öldün.” , “Artık öyle biri yok.” bazense dolaylı olarak “Onun adını bir daha anmayacağım.” şeklinde yansır.
Aldatıldığımızda kaybettiğimiz tek şey ilişki midir? Hayır, aldatıldığımızda; kimliğimizi, dünyaya güvenimizi, öz güvenimizi, öz değerimizi, kendilik saygımızı, değerlerimizi, gelecekten beklentilerimizi, kontrolümüzü kaybederiz.
“Ben artık eski ben değilim.”
Aldatılma öncesindeki süreçte kendini başarılı, çekici, yeterli, eğlenceli olarak tanımlayabilen partner, aldatılma sonrasında kendini yetersiz, mutsuz, kontrolsüz, istenmeyen olarak algılayabilmektedir. Bu kimlik duygusuna dair yaşanan kayıp aldatılma yaşantısının yarattığına benzer bir acıya yol açabilmektedir.
“Senin için özel olduğumu sanıyordum. Yanılmışım.”
Burada aldatılan partner aşkın ilk evrelerinde inandığı, “bir elmanın iki yarısı”, “birbiri için yaratılmış” olma vb. inançlarının yanılsama olduğu gerçeğiyle karşılaşmakta ve idealize edilen ilişkiye dair idealizasyonun çökmesi “özel olma duygusunu” ortadan kaldırmaktadır.
“Onu geri almak için ne gerekiyorsa yapacağım”
Burada aldatılan partner, partnerinin kaybı algısını yanılsamalı bir şekilde ortadan kaldırmak adına kendiliğine dair değerler sisteminde bir kaybı göze almakta ve ilişkiye dahil olan üçüncüyle somut düzeyde yahut fantezi boyutunda bir tür rekabete girmektedir.
“Nasıl ona inanacak kadar aptal olabilirim?”
Aldatılan partner aldatmayla ilgili ipucu ve işaretleri fark edemediği yahut da görmezden geldiği için kendine kızmaktadır. Bu nedenle kendini değersiz ve korkak bir birey olarak görmektedir.