Bir kimse ya dış dünyadan ya da kendi iç dünyasından korkar. Korku insanı toplumdan uzaklaştırıp yalnıza hapsedebileceği gibi insan yalnızlıktan da korkabilir.
“Korkak” olarak işaret edilen kişilere bakıldığında bu kişilerin sıklıkla geçmiş ya da ölüm konularında takıntılı bir düşünsel meşguliyetleri olduğu görülür. Özellikle geçmişi düşünmek ya da herşeyin kısa yaşamın anlamsız olduğunu belirtmek korku dolu bireyin belirli durumlarla karşılaşmaktan kendini korumak için izlediği gizil bir yan yoldur.
Tipik çocuk korkularını izlemek insanoğlunun en temel korkusu olan terk edilme korkusuna götürür bizi. Çocuk geceleri yatağına yatırılıp karanlığa emanet edildiğinde, dış dünyayla ya da yanında görmek istediği kişilerle olan bağlantısı zedelenmiş, ilişkisi zora sokulmuş olur. BU tarz durumlarda ortaya çıkacak korkunun dışavurumu özellikle belirgindir. Böyle durumlarda sevilen görüntüsünün silinmesinin ardından ortaya çıkan kabus görüntülerinin çocuğa attırdığı çığlıklar, gecenin koparıp parçaladığı ilişkinin yangın merdivenidir.
Korku dolu kişilerle konuştuğunuzda onları diğerlerinden düpedüz ayıran birşeylerin olduğunu farkedersiniz. Böyleleri heran düşebileceklerine inanır, ki bu notada düşmenin acı vericiliğine olan yahut parçalayıcılığına ve dağıtıcılığına olan inançları bize kendilerini ne kadar yüksekte gördüklerini açıkça söyler.
Türü ne olursa olsun pekok kişide korkuyu doğuran temel neden bireylerin yanında bulunup kendisiyle ilgilenecek bir kişiye yönelik gereksinim en temel korku terk edilme ve aciziyetle yüzleşme korkusudur.