Kekemelik, yaygın görülen ve en çok araştırılan ‘akıcılık bozukluğu’ (fluency disorder)dur (Silverman, 2004). Kekemelik, birçok özelliği ile diğer ‘akıcılık bozuklukları’ndan bir şekilde farklıdır. (Ward, 2006).
Kekemeliğe dair güncel tanımlardan biri Smith ve Weber (2017) tarafından yapılmıştır. Smith ve Weber, kekemelik problemini “Konuşma akışındaki istemsiz kesintiler veya aksaklıkların varolduğu nörogelişimsel ve koordinasyonel bir konuşma bozukluğu.” olarak tanımlar.
Kekemelik belirtileri en belirgin olarak hecelerin tekrarlanması ve uzamasıdır. Bu temel semptomlara kafa hareketleri veya göz kırpma gibi bazı fiziksel reaksiyonlar eşlik eder. Kekemeliğin sözel belirtilerine eşlik eden bu davranışların literatürde ikincil davranışlar şeklinde tanımlandığı görülmektedir. (Yairi ve Seery, 2015).
Kekemelik yaygın olarak iki ila beş yaşları arasında başlar. Tetikleyici olayın varlığı gerekmeyebilmektedir. İlk etapta ses ve hece tekrarları ile belirtiler verir. Yavaş veya hızlı bir başlangıç seyredebilmektedir. İlerleyen dönemlerde kekemeliğin şiddeti açısından sabit veya dalgalı gidişatlar görülebilmektedir (Yairi ve Ambrose, 2005). Okul öncesi döneme ait kekemelik prevalansı % 5, okul çağında % 1’dir. Bu durumun sebebi kendiliğinden düzelmedir. (Bloodstein ve BernsteinRatner, 2008). Kekemelikte kendi kendine iyileşmenin her yaş döneminde görülebildiği belirtilmiştir. (Yairi ve Ambrose, 2005).
Kekemeliğin kalıtsal bir bozukluk olarak ele alındığı görülmektedir. Erken dönem kekemelik vakalarının % 66,3’ünün aile bireylerinde kekemelik öyküsü olduğu belirtilmiştir. (Yairi ve Ambrose, 1992) Çevresel unsurların kekemeliğin gelişmesinde etkili olduğunu belirtmektedir. (Guitar, 2016) Kalıtımsal unsurlar ve çevresel unsurlar etkileşime girerek kekemeliğin gelişimine zemin hazırlayabilmektedir (Fedyna ve ark., 2011)
Dworzynski ve arkadaşları (2007) ikiz araştırmaları doğrultusunda kekemeliğin% 70 ile %85’lik bir payının genetik etmenlerden %15 ila %30’unun ise da çevresel unsurlardan oluştuğunu belirtmiştir.
Kekemeliği bütüncül yaklaşımlarla açıklayan güncel teorilerden biri olarak Packman tarafından geliştirilen 3 faktörlü model ele alınmaktadır. Model, kekemelik anlarının neden ortaya çıktığını anlamayı amaçlamaktadır. Model kekemeliğin oluşumuna yatkınlık oluşturan faktörleri 3 başlık altında toplar. Bu başlıklardan ilki nörolojik işleme anormallliklerini, ikincisi konuşulan dil ile ilgili tetikleyici faktörleri, üçüncü başlık ise biyolojik ve bilişsel düzenleyicileri inceler. (Packman, 2012) Packman’in modeline göre kekemeliğin varlığı için ilk koşul nörolojik işleme sürecinde bir anormalliğin olması olarak belirtilmiştir. Konuşma dilinin özellikleri ise kekemelik anlarını tetiklemektedir. Biyolojik ve bilişsel düzenleyici faktörler, kekemelik yaşayan bireyler arasında olan farklı kekemelik tablolarını açıklamaktadır. Düzenleyici faktörler bireyden bireye değişmektedir. Bu faktörler, kişisel yaşantılardan, anksiyete düzeyinden, kekemelik şiddetinden, diğerleri tarafından yargılanma kaygısından etkilenmektedir. Bu durum sonucu kişinin kekemelik anlarında deneyimlediği duygular değişkenlik gösterir (Packman, 2012).