ÖLÜM OBSESYONLARI


Ölüm, bir canlı varlığın yaşamsal faaliyetlerinin kesin olarak sona ermesidir. Ölüm, her birey için, bilinen bir dünyadan bilinmeyen bir dünyaya özel, benzersiz ve yalnız yola çıkılan ve dönüşü olmayan bir yolculuktur.
Hapşıran kişiye “çok yaşa” deriz, bir çocuk gördüğümüzde “Maşallah, Allah uzun ömür versin” deriz. Yaşlılarımıza uzun ömürler dileriz. Her ölüm, hastalık, kaza söyleminde; “Allah
korusun”,’’Allah nazardan saklasın”, ‘’Şeytan kulağına kurşun’’ der, parmağımızla vuracak sert bir yer, tercihan tahta arar ve bulunca, birkaç kere vururuz.

Ölüm korkusu tüm korkuların kaynağıdır. Ölüm korkusundan kastedilen, artık yaşamamaktan, varlığımızın devamı olamayacağından duyduğumuz korkudur. Nesnesi olamayan bir korkudur ölüm korkusu. Nasıl can verileceğinden, ölüm sırasında denetimin kaybedileceğinden, toprak altında ne yapılacağından, diri diri gömülmekten, ölümden sonra geride kalan yakınlarına neler olacağından ya da öbür dünya yaşamında neler olacağından, bilinmezlikten kaygılanılır. Var olunamayacağı düşüncesinden rahatsız olur insanoğlu.
Salt ölüm korkusu Thanatofobi olarak adlandırılır ve en şiddetli olarak panik atak sürecinde yaşanır. Thanatofobi her zaman kişinin “ölmekten korkuyorum” ifadesi ile gözükmez. Etrafınızı hafifçe bir gözlemleyin yeter. Kırmızı ışıkta duramayan, uçak durduktan sonra hemen ayağa fırlayıp el bagajlarına yönelen ve dakikalarca bazen de söylenerek boş yere ayakta bekleyen, hatta bazen önündekileri iteleyerek bir iki sıra öne geçmeye çalışan, yemek yeme hızı son derece hızlı olan, asansörün gelmesini birkaç dakika beklemek yerine merdivenlere yönelen, karşılarındakinin konuşmasını bitirmelerine fırsat vermeyen, içinde bulundukları anı yaşayamayan, yaşama etkin bir biçimde katılamayan insanları, thanatofobikleri göreceksiniz.

Ölüm obsesyonları ise ölüm ve ölümlülüğe dair konularla bu düşüncelerden kurtulma isteğinin olmasına karşın tekrarlı ve süreğen şekilde uğraşmadır. Kişi bu düşüncelerden uzaklaşmak için başka şeyler düşünme ve/veya yapmaya yönelebilmektedir.

“Biri ölünce hastalanıyorum. Yirmi yıl önce dedemin ölümüyle başladı bu bende. İki ay önce işyerinde arkadaşımın amcası öldü. Tamam diyorum. Ölüye eli değdi. Bana değmesin. Hemen gidip elimi yıkıyorum. Bazen odadan çıkıyor hemen elinin değdiği yerleri siliyorum.”

“Boğulmaktan korkuyorum. Çiğnediğim lokmalar boğazımda diziliyor. Boğazım düğümleniyor. Suda dâhil hiçbir şeyi yutamıyorum. Boğulacağım öleceğim zannediyorum.”

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *