Öfkelenmeye Hakkın Yok!

Sizin de öfkenizle başınız dertte mi?

“Öfkelenmeye hakkım var mı?” “Öfkelenmemin ne yararı olacak?” “Ne işe yarayacak?” Bu sorular kendimizi susturmamıza ya da öfkemizi bastırmamıza yahut öfkelendiğimiz için kendimize kızmamıza ve öfkemizin bir kat daha artmasına yol açabiliyor.

Önce şu konuda anlaşalım, öfke, diğer insani duygular gibi normal bir duygudur. Her zaman bir nedeni vardır ve ilgi görmeyi hak eder. Hepimizin, herşeyi hissetmeye hakkı vardır ve öfke de buna istisna değildir. Öfke haklı ya da haksız, anlamsız ya da yararsız da değildir. Aslında bunu sorgulamaktır asıl anlamsız olan. İnsan organizmasının en temel amacı hayatta kalmaktır. Evrimsel süreçte bu organizmanın beyin gelişimi sürecinde ise limbik beyin (duyguların bulunduğu bölüm) neokorteksten (üst düzey bilişsel süreçlerden sorumlu bölüm) çok daha uzun zaman önce gelişmiştir. Dolayısıyla evrimsel bakış açısıyla incelendiğinde duyguların, değil anlamsız ve gereksiz olmak, insanı hayatta kalması adına düşüncelerden daha öncül bir yere sahip olduğu sonucuna ulaşılacaktır.

Sonuç olarak öfke sadece vardır. “Öfkemde haklı mıyım?” diye sormak, “Susamaya hakkım var mı ki? Ne de olsa daha beş dakika önce su içtim.” demeye benzer.

Öfke konusunda kendimize sormamız gereken asıl sorular ise şunlardır:

“Aslında neye öfkeliyim?”

“Sorun ne ve kimin sorunu?”

“Kimin, neden sorumlu olduğunu nasıl ayırt edebilirim?”

“Öfkemi, kendimi güçsüz ve çaresiz hissetmeme yol açmadan nasıl ifade edebilirim?”

“Öfkelendiğimde durumumu, savunuya ya da saldırıya geçmeden ifade etmeyi nasıl öğrenebilirim?”

“Öfkelenmek bana yaramıyorsa, başka ne yapabilirim?”

Unutulmamız gereken şey ancak doğru sorular sorulduğunda doğru yanıtların bulabileceğimizdir.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *