Mükemmelliyetçi Kişi

Mükemmelliyetçilik; mükemmellin mümkün ve erişilebilir olduğuna inanma ve ona ulaşmak için gösterilen kesintisiz çabadır.

Mükemmelliyetçi kişi; dürtüsel biçimde, erişilebilir standartların ötesinde ve imkansız olan hedeflere ulaşmak adına aralıksız çalışman ve benlik değerini elde ettiği üretkenlik ve başarıya göre ölçen kişidir.

Mükemmelliyetçi kişi için planlanan işin yalnızca hatasız olması yetmez, aynı zamanda birey kendisini de bu iş bağlamında kusursuz olarak algılamalıdır. Mükemmelliyetçi kişi için bir işin olmama olasılığı yoktur, herşey olanak dahilindedir, olmadı ise mutlaka “mantıklı” bir nedeni vardır. Bir an evvel bu mantıklı neden bulunup sorun çözülmelidir.

Bu kişiler, kusurlarını ve hatalarını bertaraf etmek için çılgıncasına bir uğraşı içindedirler. Çünkü bir insanın hata ve kusurları ile sevilebileceğine inanmazlar ve kusurları ortaya çıkacak diye endişe içinde bir yaşam sürerler. Bu nedenle hatalarını kimse görmeden önce kendileri farkedilmek adına sürekli olarak kendilerini dışarıdan gözlemler ve eleştirirler.

Tesadüften hoşlanmaz, olayları en ince ayrıntısına dek zihinlerinde prova ederler. Böylelikle süprizlere yer bırakmayacaklarına ve hayatlarını kontrol altında tutabileceklerine inanırlar.

Derinlerde bir “sevilmezlik” temel inancıyla yaşarlar. Yaşamlarındaki anlamlı ötekiler, onları ancak mükemmellik mertebesine ulaştıklarında sevecelerinden, neyi nasıl yaptıkları büyük bir öneme sahiptir. Bu kişiler için adeta şeytan ayrıntıda gizlidir.

Sürekli biçimde doğru olanı yapmak yolundaki zorlantılı uğraşları, ayrıntılarla fazlasıyla uğraşmalarına, karar vermekte zorluk çekmelerine ve erteleyicilik göstermelerine (bir karar vermediğiniz de hata da yapmış olmazsınız, ancak “yaşadığınızdan” söz etmek de güç hale gelir.) neden olur. Basit kararları (ne giyecekleri, ne yiyecekleri vb.) verirken bile güçlük çekerler.

Olayların olumsuz yanlarını yok etmek, hiç olmazsa en aza indirgemek için yoğun çaba sarf ettiklerinden, bilinçdışı şekilde olumsuza odaklanmaları artar. Sürekli olumsuzlukları gören ve şikayet eden kişiler haline gelirler.

Bu kişiler için çalışma yaşamı / akademik yaşam çok önemlidir. İşkoliktirler. Bir işle uğraşıyor olmak bu kişiler için çok önemlidir. İş yaşamıyla kıyaslandığında aile ve arkadaşlar için ayırılan zaman daha kısıtlıdır, öncelik işe verilir.

Yaptıkları her işte başarılı olabilecekleri beklentisi ve başarılı olmak adına yoğun bir isek taşırlar. Kazanmak hayati öneme sahiptir. Kendilerini “başarısız” gördükleri anda (ki bu yüksek standartları nedeniyle oldukça kolaydır) yoğun ruhsal sıkıntı ve üzüntü yaşarlar.

Başarısızlığı içsel nedenlere mal etmeye eğilimlidirler. Bu nedenle başarısızlık peşi sıra yetersizlik duygularını da getirir.

Yaşamlarındaki bireylere güvenmekte ve onlardan birşeyler istemekte zorlanırlar. Onlara göre diğer kişilerin herhangi bir işi onlardan daha iyi yapmaları mümkün değildir. Bu nedenle herşeyi kendi başlarına yapmaya çalışır, çokça yorulur ve hatta tükenmişlik yaşarlar.

Yine güvensizlik nedeniyle hemen her konuda ileri düşünüp, ince hesaplar yaparak hareket eder, tedbirli ve temkinli davranırlar.

Herhangi bir sebeple işi başka birine devrettiklerinde ise sürekli biçimde kontrol ve müdahale etme ihtiyacı içinde olurlar.

Mükemmelliyetçi kişilerle program yapmak oldukça güçtür. Zaman, yer, yapılacak etkinlik konusunda hemen her zaman kendi öncelikleri vardır. Karşılarındaki kişi kendilerine uymalıdır. Söz konusu program kendi planlarına uygun hale gelinceğe değin sürekli olarak değişiklik yaparlar. Program kendilerine uygun hale getirilmediğinde ise, geç kalmak gibi pasif agresif direnç örnekleri sergilerler.

Tıpkı kendi hatalarına karşı sert bir tavır aldıklaır gibi, ötekilerin hatalarına karşı da toleransları düşüktür. Bir işin zamanında yapılmaması yahut eksik bırakılması öfkelerini çeker.

Hemen her zaman bir işin/durumun en uygun haline dair bir tasavvurları olduğundan ötürü, hayal kırıklığına yatkındırlar.

Kendileri ve yaptıkları iş hakkında olumsuz yorumlara olumlulardan daha açıktırlar. Olumlu geridönüşlerin değerini ise “Yapılması gerekeni yaptım.”, “Kim olsa aynısını yapardı.” vb. sözlerle küçültürler.

Mükemmelliyetçi bireyler, özellikle yakın ilişkilerinde sürekli biçimde zihinlerine takılan konularla ilgili, ki bu konular büyük çoğunlukla olumsuz konulardır, konuşurlar. Dolayısıyla çevrelerindeki insanlar tarafından sürekli olumsuzluk çıkaran, huysuz bireyler olarak tanımlanabilirler.

Duygularının farkına varma, benzer duygulardan ayırt etme ve ifade etme konusunda güçlük çeker, adeta duygularına erişimi engelleyen bir “duygusal kalkan”la gezerler. Yaşamlarındaki anlamlı ötekiler bu kişileri, ne hissettikleri anlaşılmayan, aşırı rasyonel ve hatta kimi zaman duygusuz bireyler olarak tanımlar.

Ancak göreve ve kurala olan bağlılıkları nedeniyle çevreleri tarafından aynı zamanda; dürüst, güvenilir, titiz ve çalışkan olarak tanımlanırlar.

Mükemmeliyetçi kişiliğin; ben-merkezli mükemmeliyetçilik, öteki merkezli mükemmeliyetçilik ve toplumsal olarak emredilen mükemmelliyetçilik olmak üzere 3 farklı boyutu vardır.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *