Modern Çağın Ahlakı “Ahlaksızlık”

İnsanın en temel güdüsü hayatta kalmak. Korku ise buna en çok hizmet eden duyguların başında geliyor. Gerçekte var olan ya da varmış gibi algılanan bir tehdit karşısında hissedilen temel duygulardan biridir, korku. Uygun seviyelerdeki korku duygusu insanın kendini korumasını ve önlem almasını yani hayatta kalmasını sağlar. Dolayısıyla en temel korku hayatın sona ermesine karşılık hissedilen ölüm korkusudur.

Peki diğer tüm korkularımız ölüm korkumuzdan türediği halde neden günümüzde pek çok korku türü tanımlıyoruz? Çünkü ilk insandan günümüze hayat şartlarımız oldukça büyük değişikliklerden geçti. Artık fiziksel olarak çok daha korunaklı şartlarda yaşıyoruz. Ancak bu süreçte sadece yaşam şartlarımız değil yaşamı nasıl tanımladığımızda değişti. Hepimiz farklı ölümlerden kaçıyoruz. Kimimiz için statüsünü, kimimiz için maddi olanaklarını, kimimiz içinse ahlaki değerlerini kaybetmek ölüm. Üçüncü kategoridekiler kendi yaşamlarının öteki yaşamlara bağlı olduğunu unutmayan azınlık. Ancak üçüncü kategorinin misafirleri her geçen gün daha da azalıyor hatta zekalarıyla alay edilerek değersizleştiriliyor. Çünkü modern hayatlarımızda artık bireyin bir önemi kalmadı. Toplumun önemli atfında bulunduğu tek şey her ne pahasına olursa olsun ne başardığın, ne kazandığın.  Modern çağın ahlakı “ahlaksızlık”.  Ne demek bu ahlaksızlık? Benliğin iki temel parçasından biri olan “gözetleyen benin” diğer parça olan “davranışta bulunan beni” düzenlememesi. Yani kimse beni görmediği, cezalandırmadığı sürece ötekine zarar vermemin bir öneminin olmaması, davranışlarımı denetlememem, düzenlememem.

İnsanoğlu olarak yükselen yaşam standartlarımız ile gittikçe geliştiğimizi daha iyiye daha doğruya doğru gittiğimizi iddia ettiğimiz bu günlerde artık korkularımızın yok denecek kadar azalması gerekirken birbirimize yaptığımız kötülüklerin işlediğimiz suçların gittikçe arttığını, birbirimizin yaşamını, varoluşunu tehdit eden tehlikeler haline geldiğimizi görmek büyük çelişki! Üstelik yasal yaptırımlar caydırıcılık adı altında her geçen gün arttırılmasına rağmen suç oranları bırakın düşmeyi giderek artıyor. Modern yaşama geçiş ile toplumsal bir sahte benlik ortaya çıktı ve birey oluşun sonunu getirdi.  Dış dünyayla temas eden, ötekilerle ilişki kuran artık bu kökü, hisleri, sahiciliği olmayan kabuklarımız, sahte benliklerimiz.

Modernite sonrası anonimleşen, niye öldürdüğünü niye seviştiğini niye yaşadığını bilmez hale gelen kabuk benliklerimizle kendimizden uzaklaştık, ahlakımız, değerlerimiz de değişti, içleri boşaldı. Peki nedir bu değişen ahlak? Ahlak neyin doğru neyin yanlış sayılması gerektiğine dair öznel bir uğraşıdır. Bu doğrultuda ahlakı insanın kendine yakıştırdığı doğruluk ölçütü olarak tanımlamak yanlış olmayacaktır. Bizler sahte benliklerimizin arkasına sığınarak saklanıp sözde kendimizi dış baskılardan korumaya çalışırken ahlaki değerlerimizden uzaklaştık, biz ahlakımızla aramıza mesafe koydukça dış baskılar, kurallar, otorite figürleri iyice güçlenerek bizi çepeçevre kuşattı. Benliğimizi kaybettiğimiz hızda ahlaki değerlerimizi de kaybettik ve kurallara bağlı yaşar hale geldik.

Bilinçdışında her şeyin çiftler halinde bulunması gibi evrende de her şey çiftler halindedir. Yani her etkiye karşı eşit kuvvette ve zıt yönde bir tepki mevcuttur. Dolayısıyla bastırılan mutlaka geri döner. Her yasanın ve kuralın da bir açığı, öfke uyandıran, bireyselliği bastıran bir yönü vardır. Bu nedenle denetim kendimce yorumladığım içselleştirdiğim artık benliğimle bir hale gelen içsel mekanizmalarımdan geldiğinde çok daha sağlıklı ve güvenilir olur. Ancak bu durum bireye ve topluma hizmet etmek için var olan kuralların işlevsiz gereksiz olduğu şeklinde anlaşılmamalı. Aksine oldukça gerekli ve önemli olmaları yorumlanabilir ve bireye adapte edilebilir yani bireysel ahlak haline getirilebilir olmaları gerekliliğini doğuyor.

 Eğer korkularımızdan kurtulup tekrar hayattan tat almayı istiyorsak kabuklarımızla vedalaşıp özümüze, benliğimize geri dönmeli  neyin doğru neyin yanlış olduğuna dair kendi muhakemelerimizi yeniden yapabilir hale gelmeliyiz.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *