Sanılanın aksine rasyonel düşünmek sizi daha mutlu bir kişi yapmayabilir. Muhtemelen kendimiz hakkında bilmemenin daha iyi olduğu bazı şeyler vardır. Her kusurumuzu analiz etmemize veya duyduğumuz her kötü yorumu ciddiye almamıza gerek yoktur. Araştırmacılar, bu tür bir acımasız dürüstlüğün zarar verici olabileceğini keşfettiler; aslında kendimizin ve hayatımızın bazı yönlerini olduğundan biraz daha iyi görmek ruhsağlığımızı korumak adına faydalıdır. Ancak kendinize ciddi yalanlar söylemek ve önemli gerçeklere gözünüzü yummak ciddi tehlikelere yol açabilir ve hedeflerimize ulaşmamızı zorlaştırabilir.
Bizi engellemediğine yemin ettiğimiz kendi kendini yitiren bir alışkanlık, aslında derinden pişmanlık duyduğumuzu kabul edemediğimiz bir karar ya da mantıklı bir hale getirmeye çalıştığımız kötü bir durum olabilir. Kendimize karşı dürüst olmak belki geçmişi değiştirmeyebilir, ancak ilerlemek için bizi daha üretken bir yöne yönlendirebilir.
Aşağıda kendinizi kandırıyor olabileceğinize dair 3 temel işaret bulunmaktadır:
- Coşkunuzu sürdürmenin maliyeti yüksektir.
Bir ilişki için yıllarca çaba ve emek harcadığınızı, ancak ilişkinizin pek de iyiye gitmediğini düşünün. Bu bilgi, takip ettiğiniz yolu yeniden değerlendirmenizi sağlayacak önemli bir bilgi görünse de ancak bu her zaman olan şey değildir. Bunun yerine, bazen işler ne kadar kötüleşirse kötüleşsin daha çok yatırım yapmaya ve herşey yolundaymış gibi coşkumuzu sürdürmeye devam ederiz.
Klasik bir çalışmada, araştırmacılar, üniversite öğrencilerinin acı verecek kadar sıkıcı olduğu ortaya çıkan bir tartışma grubuna katılmak için tatsız bir başlangıç sürecinden geçmek zorunda kaldıklarında, sanki kendilerine yalan söylemek zorundalarmış gibi grup hakkında bir şekilde daha hevesli olduklarını düşünmeye başladıklarını buldular. Buna karşılık, tatsız grup tartışmasına maruz kalmayan katılımcılar, grubun o kadar da harika olmadığını fark ederek grubu daha nesnel olarak değerlendirebildiler.
Coşkunuzun daha gerçek bir heyecanın aksine üretilmiş tür olup olmadığını nasıl anlarsınız? Bir ipucu, kendinizi hafif ve neşeli hissetmek yerine, kendinizi buna ikna etmek için fazladan çabalıyormuşsunuz gibi zorlanmış hissetmektir. Bir diğeri ise kendinizi bir durumun olumlu unsurlarını, garanti edilenin çok ötesinde abartırken bulmaktır.
- Fiziksel duyumlarınız sözlerinizle uyuşmuyordur.
kendimize veya başkalarına bir şeyin harika gittiğini söylüyorsak – yeni bir ilişki, yaşam durumu veya proje gibi – ama konu ortaya çıktığında fiziksel olarak tedirgin hissediyorsak, bu bazı kısımları özellikle de duygularımızı bastırdığımızın bir işareti olabilir.
İroni şu ki, bir duyguyu hissetmemeye veya ifade etmemeye çalıştığımızda duygularımız fizyolojimiz, bedenimiz gibi başka yollarla daha güçlü bir şekilde ortaya çıkabilmektedir. Avuç içlerimiz terleyebilir, çok göz kırpabilir veya kaslarımızın gerildiğini hissedebiliriz. Bir çalışmada, katılımcılardan iğrenme uyandıran bir film izlerken duygularını bastırmaları istendiğinde, bu talimat verilmeyen katılımcılara kıyasla daha güçlü bir fizyolojik stres tepkisi verdikleri belirlenmiştir.
Heyecan duyduğumuz şeyler hakkında bile endişeli hissetmek veya yeni bir şeye girerken karışık duygular hissetmek normaldir. Korku ve şüphe yaşamak, bir şeyin yapmaya değmediği anlamına gelmez. Ancak vücudumuz sessizce isyan ederken kendimize her şeyin mükemmel olduğunu söylüyorsak, bu fizyolojik işaretleri daha yakından dinlememiz gerektiğini gösterebilir.
Belki hala planladığımız düğünü yapmak istiyoruz ama çok büyük olmasını istemiyoruz. Ya da belki de partnerimizle ilişkideki zorlu bir konu hakkında konuşmamız gerekiyor. Bu bastırılmış duygulara nefes almaları için alan verildiğinde, düğünden önceki gün büyük bir patlama gibi bize hizmet etmeyen şekillerde “birden bire” ortaya çıkışları daha az olası hale gelir.
- Bir şeyleri sizden farklı yapan insanlara kafayı takarsınız.
Hayata dair kararlarınızda kendinden emin hissetmek harikadır, ancak bazı insanlar sadece kendilerini güvende hissetmezler – kendi yollarının en iyi yol olduğundan o kadar eminler ki, bunun diğer herkes için de en iyisi olması gerektiğine inanırlar. Sonuç olarak, alternatif bir yaklaşım benimseyenleri özellikle eleştirebilirler.
Araştırmalar, bu aşırı özgüvenli tutumun güveni hiç yansıtmayabileceğini, bunun yerine altta yatan güvensizlik ve hatta kıskançlık duygularından kaynaklanabileceğini göstermektedir. Bu durumdaki biri, kişisel koşullarını başkalarına acıyarak veya kınayarak ile baktıklarında olduğundan daha iyi görme eğilimi taşıyabilir.