En Dost Canlısı Olan Hayatta Kalır

“En güçlü olanın hayatta kalması” ifadesi, başarıya giden yol olarak hakimiyeti resmetmek için sıklıkla kullanılır. Ancak saldırganlık, bazıları için etkili olsa da, maliyetli bir evrimsel strateji olma eğilimindedir. Evrimsel antropolog Brian Hare ve gazeteci Vanessa Woods, “En Dost Canlısı Olanın Hayatta Kalışı (Survival of the Friendliest)” adlı kitaplarında, gelişmemize yardımcı olan şeyin aslında insanların dostluk ve işbirliği kurma kapasitesi olduğunu belirtiyor ve bu kapasiteyi kendi kendini evcilleştirme olarak açıklıyor. Ancak öte yandan saldırganlık gibi nezaketin de iki ucu keskin bir kılıç olduğu konusunda uyarıyorlar.

Dost canlısı olmak bize diğer ilkel insanlara göre nasıl bir avantaj sağladı?

Biz dostça geliştikçe, daha akıllı hale geliriz. Kendi kendini evcilleştirme hipotezi bu ikisini birbirine bağlar ve arkadaşlığımızın aslında geniş zihin ağımızı birbirine bağlamamıza izin vererek zeka artışımıza neden olduğunu öne sürer.

İnsanlar yakın bağlar kurdukları vakit, ortaya çıkan sorunlar karşısında kendilerini çaresiz hissetme ve korkma ihtimalleri azalır ve birbirlerine karşı daha az saldırgan hale gelirler. İnsanlar başkalarının yanında olmaktan zevk almaya başlamaları, tek başlarına yapamayacakları şeyleri birlikte [büyük grupları besleyip yeni araçlar geliştirebiliyorlardı] yapabilmelerine imkan tanır.

Peki dost canlısı olmanın bir yandan dezavantajlarını azaltırken diğer yandan avantajlarını nasıl arttırabiliriz?

Çözüm sosyalleşmede yatmaktadır. Farklı gruplardan insanların birbirleriyle etkileşime girmesi, onları önyargı gibi insan doğasının en kötü biçimlerine karşı aşılayan bir işlev görerek ayrımcılığı azaltır, insanlar arası işbirliğini ve dayanışmayı arttırır.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *