Depresyonda Olduğunuza Emin Misiniz?

Depresyon & Yas

Yas ve depresyon birbirine çok benzeyen iki kardeştir. Her kardeş gibi birbirlerine benzerler ancak her kardeş kadar birbirlerinden farklıdırlar. En temelde depresyon bir ruhsal hastalıkken, yas ölüm başta olmak üzere her çeşit yitim yaşantısı karşısında ortaya çıkabilen sağlıklı bir ruhsal durumdur. Bahsi geçen ölüm dışı yitim yaşantılarının başında; ayrılıklar, iş değişiklikleri, ünvan değişiklikleri (negatif yönlü), şehir ve ev değişiklikleri, okul değişiklikleri ve yine bir ölüm olmasına karşın gözden kaçabilen evcil hayvan ölümleri gelmektedir.

Yas sağlıklı bir reaksiyondur evet, ancak kimi zaman bu sağlıklı reaksiyonun pek de sağlıklı olmadığı durumlar söz konusu olabilmektedir. Genel olarak bakıldığında, normal yastan hastalıklı yası ayıran durum, kişinin beklenenden uzun süre (6 aydan fazla) yas yaşaması ve bu yas tepkilerinin, içinde yaşanılan kültürde normal karşılanmayacak derecede olmasıdır. 

Örneğin 70 yaşında depresyon şikayetiyle gelen bir kadın hastaya belirtilerinin ne zaman başladığı sorulduğunda verdiği “19 yıl 2 ay önce, kocam öldüğünde!” yanıtı, karşı karşıya olduğumuz durumun depresyon değil, uzamış yas olduğunu göstermektedir.

Yine bir kişinin ölen sevdiği bir yakınının ardından “bir damla göz yaşı dök(e)memesi” bir hastalıklı yas örneğiyken, hiçbir fotoğrafına bakmaması her türlü eşyasını ortadan kaldırması gibi evi adeta bir anıt mezara çevirecek şekilde her yeri ölen kişinin fotoğraf ve eşyalarıyla donatması, ölen kişinin odasını sanki o heran çıkıp gelebilecekmişçesine el değdirmeden hazır halde tutması bir başka patolojik (hastalıklı) yas örneğidir.

Hastalıklı yas durumunun ne olduğundan kısaca söz ettikten sonra tekrar yas ve depresyonun temel ayrımına gelirsek;

En temel ayrım benlik değerinde azalma/ özsaygı kaybıdır. Depresif tablolarda özsaygı kaybı neredeyse olmazsa olmazdır. Ancak yas tutan bir kişide “ben değersizim”, “ben sevilmiyorum” gibi düşüncelere pek rastlanmaz. Zaten aslına bakılacak olursa depresif kişinin gerçek bir terk yaşantısı olmaksızın kendini terk edilmiş algılaması, değersizlik inançları nedeniyle kendisi “terk edilmesi gerektiğini” düşündüğündendir.

Yine yas tutan kişinin yitirdiği, gerçek (somut) bir şeydir. Bu kayıp yaşantısının ardından yas tutanda genellikle; yoğun üzüntü, sıkıntı, ağlamalar, uyku bozuklukları, durgunluk, isteksizlik, birşeyden zevk alamama, dünyayı bomboş algılama gibi belirtiler görülebilir. Bu durum birkaç haftadan birkaç aya kadar sürer (normal seyirde max. 6 ay) ve yavaş yavaş ortadan kalkar. Arada bir hatırlatıcı bir takım nedenlerle duygularda yoğunlaşma olabilse de bunlar kısa sürelidir.

Depresif tablolarda ise gerçek bir kayıp olabilir de olmayabilir de ancak esas vurgu ruhsal kayıp yaşantısındadır. Durumu bir örnekle açıklayacak olursa, bir kişi ilişkisindeki bir durumu (örn; eşinin akşam sadace televizyon izlemesi ve onunla konuşmaması) reddedilme ve terk edilme olarak anlamlandırıp depresyona girebilir ancak gerçek bir terk edilme söz konusu değildir.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *